Pelin KademliYas Danışmanlığı

Eş Kaybı

GİDENİN ARDINDAN: EŞ KAYBI

Ölüm tarih boyunca sanata, bilime, edebiyata yön vermiş çok yönlü bir kavramdır. Yüzyıllardır çekilen var oluş sancılarının asıl nedeni ve anlamıdır. Hastalıkta, sağlıkta, sevinçte, hüzünde hep orada, hep yanıbaşımızdadır. Gidenin ardından tuttuğumuz yasta, bazense eş kaybındadır.

Eşin ölümüyle baş etmek

Ölüm çağlardır anlamı değişmeyen, ağırlığı ve soğukluğuyla insani ürperten bir kelime. Bir o kadar da hayatımızla iç içe, süreklilik içinde, hareketlilik halinde; her zaman yaşamımıza dahil. Milyon yıllardır beraber yaşıyoruz, varlığını bilerek seviyor, aşık oluyoruz; ve dahi çocuk dünyaya getiriyoruz. Onun da bir gün öleceğini bile bile büyütüyor, yaşatıyoruz. Ontolojik bakış açısıyla baķıldığında korkunç gelen bu gerçeklikle var oluyoruz biz. Filozoflar bunu tartışadursun, biz işin diğer tarafına bakalım. Ölenin ardından kalanlar olarak, ölümle nasıl baş ediyoruz? Hele bir de ölen en yakınımız, sevgili eşimiz ise? Yas tutuyoruz tabii ki.

Yas aslında yalnızca ölümün arkasından değil, kaybedilen, kaybedildiği hissedilen herhangi bir şey ya da olaydan sonra da yaşanan bir süreç. Ancak en yoğunu muhakkak ölümle ilişkili durumlarda yaşanıyor. O uzun yıllar boyunca görmezden gelinen, unutulan yaşamın en acı gerçeğiyle yüz yüze gelindiğinde, sanki bir daha nefes alamayacakmış, mutlu olamayacakmış, var olamayacakmış hissi yasın başlangıcı.

Dünya üzerinde kaç insan varsa, o kadar da farklı yas şekli var. Bazı toplumlarda ritüeller var. Herkesinki kendine özgü ve biricik. Ortak olan tek nokta acının yoğunluğu. Bu yoğunluk belirli faktörlere göre değişebiliyor. Ölen kişinin yaşı, hastalığı, ölüm şekli gibi. Her biri çekilen acınım derecesini etkiliyor, değişmeyen tek şeyse o his.

Acının derecesini belirleyen bir diğer şey de, gidenin arkasından nasıl yaşanacağı düşüncesi. Omuzlara yüklenen yeni sorumluluklar, maddi zorluklar ve endişeler, toplum tarafından etiketlenme korkusu gibi dinamikler eklendiğinde yas süreci de gitgide ağırlaşan bir tablo oluşturuyor. Eşin ölümü, hayatta kalan diğer eş için birçok rolün kaybını da beraberinse getirir. Kaybedilen eş sadece karı veya koca rolündeki kişi değil, aynı zamanda arkadaş, dost, sırdaş olan, imkanlar sağlayan kişidir. ‘Biz’ olmaktan ‘ben’ olmaya geçiş, çoğu zaman zorlayıcı olmaktadır. Hayattaki eş bir anda her anlamda yalnızlaşır; fiziksel, duygusal, sosyal ve cinsel olarak..

Eş Kaybının Ardından Dikkat Edilmesi Gerekenler

Yas sürecinin kişisel bir deneyim olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Bilimsel olarak yaklaşık altı ay, bazen de kişinin yakınlığına bağlı olarak iki yıla kadar sürmesi normaldir. Kişi kendine bu konuda zaman tanımalıdır. İyileşme zaman alır, zaman zaman başlangıçtaki duygulara geri dönüşler yaşanabilir. Yani süreç doğrusal değildir. Keder duygusu, saygıyı ve sabrı hak eden bir histir.

Bu sürecin olağan ve doğal olduğunu bilmek kişiyi rahatlatacaktır. Sosyal destek almaktan kaçınmamak, duyguları olduğu gibi kabul etmek gerekir. Ölen kişiyle ilgili anıları hatırlamak, anlatmak, paylaşmak ölen kişinin aziz hatırasını canlı tutmayı sağlayacaktır.

Her şeyin yapıldığı hissediliyor, uzun zaman geçmesine rağmen hala aynı duygularla boğuşuluyor, izole olunuyorsa bir uzmandan yardım almaktan çekinilmemelidir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu