Yas Danışmanlığı
Herhangi bir kayıp sonrasında, bireylerin yeni gerçekliğe uyum sağlamalarını, yas sürecini en sağlıklı bir biçimde atlatabilmelerini sağlamayı, duygularının sesine kulak vermelerini amaçlar. Unutulmamalıdır ki, yas denilen süreç yalnızca ölüm sonrası yaşanmaz. Kişiler bitmiş bir ilişkinin, kaybolmuş bir eşyanın, hatta özlem duydukları duyguların dahi yasını tutabilirler ve bu çok normal ve doğal bir süreçtir. Amaç kaybedilen kişiyi unutturmak, hiçbir şey olmamış gibi davranmasını sağlamak değil, kişinin yeni gerçeklikle hayatına devam etmesini kolaylaştırmaktır.
Yas, kelime anlamı olarak. yaşanan kötü bir olayın ya da kaybın ardından yaşanan hüzün, acı ve kederle baş etmeye, yeni duruma alışmaya çalışma sürecidir. Bu doğrultuda genel ve belirli bir yas tanımından bahsetmek mümkün değildir. Kişiden kişiye şeklinin, süresinin ve derecesinin değiştiğini ve de hassas bir süreç olduğunu bilmek gerekir. Her ne kadar yas ölüm ile ilişkilendirilse de, daha geniş bir alanı kapsadığını söyleyebiliriz. Biten bir evlilik ya da ilişkinin, kaybolan manevi değeri yüksek bir eşyanın veya sonlanan herhangi bir olayın ardından da yas tutulabilir.
Yas süreci, son derece doğal ve olağan bir süreçtir. Yastaki kişi psikolojik bir rahatsızlığa ya da hastalığa sahip değildir. Zorlu ve stresli, acı dolu bir deneyim yaşamaktadır. Yas dönemi tıpkı her birey gibi, kişiye özgü ve biriciktir. Ancak bazı ortak davranış kalıpları mevcuttur. Nefes alamama, boğulacakmış hissi, sürekli kalp çarpıntısı, kısa sürede aşırı kilo alma ya da verme, halsiz ve hasta hissetme gibi fiziksel belirtiler; öfke, suçluluk, isteksizlik, bitmeyen keder gibi duygusal belirtiler; kendini alkole ya da maddeye verme, kaybedileni hatırlatacak eylemlerden kaçma, dikkat toparlayamama gibi davranışsal belirtiler yas sürecinde görülen ortak belirtilerdir.
Aslında yas, insan hayatında bazı temel görevleri üstlenir. Kaybın gerçekliğinin kabul edilmesini, kaybedilen kişinin olmadığı bir çevreye uyum sağlanmasını, yas ile oluşan duyguları fark etmeyi ve bunların üzerine çalışılmasını ve duygusal anlamda kayıpla ilişkileri yeniden düzenleyip yaşama devam edilmesini mecbur kılar.
LIteratürde yas süreci, beş evreden oluşur. İlk olarak yadsıma (inkar) denilen dönem yaşanır. Bu dönemde, yaşanan şok, uyuşukluk, inanmama ön plandadır. Yadsıma, birkaç dakika ile birkaç gün sürebilir. İkincisi öfke dönemi olan, kişinin neyi kaybettiğini fark etmesiyle başlayan evredir. Bu evre aylarca devam edebilir. Kayıpla ilgili olan her türlü kişi ve kurum suçlanır, bireysel suçluluk duygusu da buna eşlik edebilir. Üçüncü ve dördüncü evreler, pazarlık ve depresyon evreleridir. Kişinin duygusal yoğunluğu, yalnız kalma isteği artar. Kişi bu kayıpla nasıl başa çıkacağını, yaşamını nasıl devam ettireceğini ve onaracağını düşünür. Bazen depresyon döneminde intihar düşünceleri peyda olabilir. Son olarak beşinci evre ise, kabullenme dönemi oldukça zaman alan ve yavaş isleyen bir süreçtir. Yastaki kişi yaşamını yeniden organize etmeye başlar, uyku alışkanlıkları iyileşir. Sosyalleşmede artış gözlenir. Unutulmaması gereken, bu evrenin her zaman ileri yönlü olmayacağı, zaman zaman dalgalanmalar görülebileceğidir.
Sonuç olarak, yastaki kişi hasta değil, sadece yastadır. Ortalama altı ay sürmesi beklense de, kişinin yakınlık derecesi bu süreyi iki yıla kadar uzatabilir. Patolojik olmayan bir yas sürecinde, iki yıl boyunca yıldönümleri beklenmedik bir acı yaşamadan atlatılabildiğinde yasın sonlandığı söylenebilir. Yas sürecinde yardım ve destek almaktan çekinilmemelidir.